14 Nisan 2014 Pazartesi

Mevsimler ve çocuklar...

Nihayet Erzurum'a da bahar geldi :)) 

       Yani bahar geldi derken öyle tişört falan giymiyoruz tabi ki. Kabanlarımız halen üzerimizde, bereleri ve atkıları attık hafifledik...Ve sokakta yürüyebiliyoruz...

       Mevsimler insanların ruhsal durumlarını, davranışlarını ve enerjilerini ne kadar çok etkiliyor değil mi? Çocuklarla olan ilişkilerimiz de iklim ve mevsimden çok etkileniyor. İzmir'den Erzurum'a gelirken, buradaki ailelerin kalabalık yaşadıklarını da göz önünde bulundurarak sosyal gelişim ve iletişim problemleriyle bu kadar karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. 

        Kış mevsiminin uzun ve zor koşullarda geçiyor olması hem anneleri hem de çocukları olumsuz etkiliyor. Oyun alanı ve parklara çıkamayan çocuk daha fazla televizyon izlemeye yöneliyor, enerjisini harcayamıyor, oyun oynayamıyor, kendini ifade etmeyi öğrenemiyor, dil gelişimi gecikmeleri ortaya çıkabiliyor. Bu durumda iletişim problemleri ve davranış sorunları başlıyor. Çocuğu ile oyun oynamayı başarabilen ailelerde bu sorunlar daha az görülüyor. Bize bir şekilde ulaşan ailelere nasıl oyun oynayacaklarını, çocuklarıyla tüm gün nasıl vakit geçireceklerini anlatmaya çalışıyoruz. Ancak bu şekilde ulaştığımız aile sayısı çok çok çok az. 

          Şimdi ben konuyu yine okul öncesi eğitime bağlayacağım. Okul öncesi eğitimin 48. aydan itibaren zorunlu hale gelmesi çocukların tüm gelişim alanlarını destekleyecek ve ailelerin de eğitimine katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla daha mutlu çocuklar ve daha bilinçli ailelerle, daha sağlıklı bir toplumun temelleri atılmış olacaktır...

           İnanıyorum ki....Güzel günler göreceğiz...güneşli günler...

          
          Her mevsim güzellikleriyle yaşansın...herkese mutlu bir hafta olsun...
         





18 Şubat 2014 Salı

Olumlu yaklaşım...

Merhaba,

       Blog yazılarımda daha çok çocukluk döneminde ailelerin karşılaştığı problemler ve pratik çözüm yollarından bahsetmek istiyorum. Ancak bu problemlere başlamadan önce çocuğumuza nasıl yaklaşmalıyız bunu ele almak istiyorum. Çünkü çocuğumuzun bize karşı sergilemiş olduğu davranışlar aslında bizim davranışlarımızın ve ona yaklaşımımızın bir aynası gibidir. Yaşamın ilk aylarında bile bebeğiniz sizin ona bakışınızı, mimiklerinizi algılar ve ruh halinizi hisseder.

      Her ailenin kendine özgü bir yapısı vardır. Yani her bireyin nasıl farklı kişilik ve karakter özellikleri varsa her ailenin de bir karakteri vardır. Bazı aileler daha sakin, daha yavaş,  bazıları daha hareketli, telaşlı, bazıları daha negatif ve bazıları daha pozitif  yapılar sergiler. Çocuğun kişilik özellikleri de bu yapı içerisinde şekillenir. 

       Çocuğunuza yaklaşırken ve onunla iletişim içine girerken sakin ve olumlu bir tutum içinde olmanız çocuğunuzu rahatlatacak, isteklerini ifade etmesinde cesaretlendirici olacaktır. Olumlu yaklaşımın anahtarı sizin içinizde, kendi tutumlarınızda ve eylemlerinizdedir. Çok basit bir örnek üzerinden konuşabiliriz.  Gece herhangi bir sebeple uyuyamamış olan ebeveyn, sabah güne yeni başlayan, uykusunu almış ve ebeveyninden maksimum düzeyde ilgi bekleyen çocuğuna negatif tutum sergilerse, çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını bir görev gibi yerine getirmeye çalışır ve kendi gerginliğini çocuğuna yansıtırsa çocuk, ebeveyniyle rahat ve olumlu ilişki kuramaz ki bu durum her yaş çocuğu üzerinde etkilidir. Bebekse ağlayacak ve sizi daha çok yoracaktır, okulöncesi dönemdeyse kahvaltısını yapmak istemeyecek, inatçı tutumlar sergileyecektir, okul çağındaysa belki okula gitmek istemeyecektir, ergenlik dönemindeyse sizinle hiç iletişime geçmeyecektir. Bu davranışların hepsinin altında tek bir mesaj yatar "beni farketmeni, gözlerime bakmanı ve gülümsemeni istiyorum". 

        Olumlu yaklaşımı benimseyen ebeveynler tutarlı ve kararlıdırlar. Kendi içinde özgüvenli ve sakindir. Böyle bir ortamda çocuk anne babasının sözünü, beklentilerini ve davranışlarını bilir, ona göre davranır. Yine destekleyici yaklaşımı benimseyen anne babaların çocukları, onların duygu ve düşünceleri hakkında bilgi sahibidir. Anne babasının davranışlarının nedenlerinden ve sonuçlarından emin olan çocuk kendini huzurlu ve güvende hissederek kendi duygu ve düşüncelerini ebeveynine kolaylıkla iletir ve aile içerisinde olumlu bir iletişim kurulmuş olur. 

         Anne babanın da günlük yaşam içerisinde pek çok sorumluluklarının olduğunun ve yorulduklarının farkındayım ancak ne kadar negatif yaklaşım sergilersek çocuğumuzdan o kadar negatif geri bildirim alıyoruz ve çocuğumuzla olan ilişkimiz kısır döngü içine giriyor. Bu nedenle anne babanın birbirine destek olması, "ebeveyn" olmak haricinde "eş" olduklarını hatırlayarak birlikte hoş zaman geçirmeleri, "birey" olduklarını hatırlayarak kendilerine zaman ayırmaları,  çocuk merkezli yaşam biçimi yerine daha eşitlikçi her aile bireyinin ilgi, istek ve ihtiyaçlarının karşılanabileceği ortamlar yaratmalarını öneririm.


           Bir sonraki yazımda aile tutumlarından bahsetmek istiyorum.  Soru ve önerilerinizi bekliyorum...Herkese güzel bir hafta dilerim...





13 Şubat 2014 Perşembe

YENİ HAYAT...

            İzmir'deki yaşantımıza eşimin uzman doktor olması ve mecburi hizmet için Erzurum'a atanması nedeniyle son vererek Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde göreve başladık.

          Erzurum ikliminin zorluğu nedeniyle sıkça evde vakit geçireceğimi düşünerek bloğuma yeniden bir göz atmak istedim. 1 yıldan fazla zamandır hiç bir şey yazmamışım :( zaman ne çabuk geçiyor...

         Sizler de beni destekler, sorularınızla motivasyonumu artırır ve yeni konular bulmama yardımcı olursanız blog yazılarıma devam etmek istiyorum.

         Şimdiden ilginiz ve desteğiniz için kocaman teşekkürler :))